hareketli nesneler yardımıyla bir çatı altında kurulmuş paylaşıma açık ortak bir yerleşim alanı, göçebeler için yeniden kullanılır hale getirilmiş geçici bir yerleşim alanıdır.
Constant
13 Aralık 2012 Perşembe
17 Ekim 2012 Çarşamba
MİMARLIK VE İMGE
Mimarlık imgelerini nereden bulur, nasıl kullanırız?Uğur Tanyeli Söyleşisi 15/10/2012 Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi
Bugün
bize anlatılanlara bakılırsa imgelerle olan ilişkimiz biraz tehlikelidir,
imgeler berbattırlar, kopya malzemeleridirler… oysa ben bugün burada imgeleri
bu yönüyle ele almayacağım.
İmgeler
mimarlık pratiğinin temel malzemesidir. Zaten iki malzememiz var:
1)dilsel
pratikler
2)imgesel
pratikler
Geleceği
tasarlamak söz konusu ise dil ve imgesel araçlar gereklidir. Bu konuşmada
imgenin şu 3 özelliğini sürekli tekrarlayacağım:
1)dilsel:
imgeleri konuşma dili ile anlatırız,
2)teknik:
her imge teknik araçlarla üretilir,
3)ekonomi:
imgeler alınır satılır, metadır.
İmgeler
modern dünyada bu 3 özelliği ile var olurlar. İmgeler daha çok modern dünyaya
aittirler. Premodern dünyaya
baktığımızda imgelerin varlığından söz etmek çok anlamlı değildir, çünkü
premodern dünyada imgeler alınır satılır (meta) değildi. Yani yukarıda sayılan 3 özellikten ekonomi boyutuna
sahip değillerdi, fakat premodern dünyadaki duvar resimlerine baktığımızda
teknik boyutunun olduğunu görebiliriz. Teknik araçlar bağlamında o el resimleri
birer imgedir. Prehistorik dönemde bile o resimlerin bir gerekçe ile çizilmesi ve
anlamının olması o resimlerin dilsel boyutunun da olduğunu gösteriyor. Hiçbir
hayvan dil sistemine sahip değil, dil sistemi sadece insanlara ait, bir resim
yapıyorsanız resimde sizin zihninizden bir şeyler var.
Palladio Rölöveleri
Rölöve
dünyada modern imge üretiminin en erken örneklerinden biridir.
Roma
yapıları orada durduklarında imge oluşturmuyorlar. Bir mimar gidiyor, onlara
anlam yüklüyor. Sonra teknik araçlarını (kalemini, metresini) alıyor ve o
yapıların kesitlerini çiziyor. Tıpkı Palladio’nun Roma Hamamı rölövelerini
çizmesi gibi… bu imgeleri satarak hayatta kalıyor.
İMGE
PAZARI: 16. yy İtalya’sından başlar bugüne kadar gelir.
Türkiye’de
19 yy’da başlıyor. Buraya gelen Avrupalı turistlere fotoğraf pazarlıyorlar,
şark imgeleri fotoğraflarını..
İMGE
ALDATIR: turistlere pazarlanan o peçeli kadın fotoğraflarındaki kişiler aslında
kadın bile değil, traşlı erkeklermiş..
Türk
kadını diye bir imge var, Türk diye bir imge var, bıyıklı erkek…
Bugünün
dünyası imgelerin sınırsızca çoğaldığı bir dünya hatta imgesel üretim
enflasyonu var.
İmge
yeni imgeler üretmeye yarar.
Palladio
bir yapısında 13. 14. yy öncesinde var olan roma hamamı imgelerini kullanır.
Matbaa,
imgelerin meta haline gelmesini sağlar.
İmge
üretimi en gelişmiş kapitalist ülkelerin tekelindedir. Gehry, Foster imgeleri,
neden onlara bakıyoruz?
İmge
üretimi hayatidir. Meşrulaştırmalıyız, imgeyi az üretmekten korkmamalıyız. İmge
üretimi kısıtlı bir ülkede yaşıyoruz. En basit örneği jürilere bir sayfalık bir
eskizle gitmiyor muyuz. Oysa italya’da böyle bir şey ile karşılaşmazsınız…
Hefaisteon, Atina
Antikiteleri adlı 4 ciltlik kitabında Atina’daki eserleri fotoğraflı bir
şekilde anlatıyor yazıyor. Bu kitabın ardından dor-iyon-korint düzen
şemalarının var olduğu mimarlık tarihi kitapları yazılıyor.Yani hiçbir şey
sıfırdan üretilmiyor. Birbirini tetikliyor..
Mies van der rohe diyor ki:
‘her pazartesi yeni bir mimarlık icat edecek halim yok.’
İmge dağarımız genişledikçe
yeniden üretme imkanımız çoğalır.
Vitruvius’un mimarlık
üzerine 10 kitap adlı eseri yazıldıktan sonra yıllarca hiç rağbet görmedi.
Sonra bir gün Giovanni Battista da Sangallo denen bir adam bu
kitabı aldı ve yazılanları görselleştirerek yeniden hazırladı, tabi bunu yaparken bir sürü yanlışlık yaptı. O
yanlışlıklar bugüne kadar geldi. Kitap bugün bile baskısı olan bir kitap…
Robert venturi’ye yanlış kuramla doğru mimarlık yapılır mı? diye sormuşlar
‘evet’ demiş.
Türk Evi
18. yy dan beri bu evler
yapılıyor. 1910’lara kadar kimse onlara imgesel bir unsur olarak bakmadı.
1910’da ulusalcı düşünce ile koşullanmış bir grup insan onları
görselleştiriyor.
Sedat Hakkı Eldem, Türk evi
plan tipleri diye bir kitap hazırlıyor. Sonra birileri bunlara bakarak boğaz
temalı site yapıyor.
Teknik araçlarla
görselleştirdiğiniz dilsel araçlarla anlattığınız her şey imge, çektiğimiz
fotoğraflar da…
Kopyalama: imge üretiminin
olağan pratiklerinden biridir.
Le Corbusier, Savoy Villası
Le corbusier prehistorik göl
kenarı evleri pilotilerinden etkileniyor. Oradan yola çıkarak yepyeni bir imge
seti oluşturuyor. Daha önce görülmemiş imgeleri oluşturuyor. Yadırganmış oluyor, o yüzden de para ediyor.
Richard Rogers, Lloyd's Binası
Richard Rogers’ın Lloyd's binası 80’ler rafinerilerine benziyor. Richard bu binayı rafineri görmeden tasarlayabilir miydi?
Siegfried
Giedion, Bauen in Eisenbeton adlı kitabını yazıyor, endüstri yapıları böyle
yapılır diyor. O söylem sayesinde Lloyd's binasını yapmak anlamlı oluyor.
Bu ne yahu rafineri gibi
bina mı olurmuş dersen imge üretemezsin.
Oysa bunu Giedion yazarsa, üretilmeye başlanır.
Bernard Tschumi, Vilette Parkı
Tschumi’nin,
Vilette parkındaki kırmızı strüktürler nereden gelir? Rus konstrüktivislerinden
Chernikhov’un ürettiği fantezilerden… konstrüktivizm-endüstrinin hayatiliği-
tüm dünyanın endüstri üretim ilişkilerine göre şekillenmesi tahayyülü…
Zihnimiz
yoktan var edemiyor. Hiçbirimiz sıfırdan bir şeye karar verip üretemiyoruz.
İnsan böyle toplumsal bir yaratık, etkileniyor her şeyden..
Bir
şeyi düşünmemiz gerekiyor. Her şeye imge diyemeyiz. Derste can sıkıntısından
çiziktirdiklerimiz imge değil ama bir
gün tüm bu çiziktirmeleri toplayıp ‘derslerdeki can sıkıntılarım’ adında bir
kitap basarsanız imge olur, çok da şahane olur, ama sakın hocalarınıza
göstermeyin!
İmge uzun ömürlü fakat düşüncelerimiz sürekli değişiyor.
Endüstriyel görüntünün estetik içerik taşıdığını birileri söylüyor ki
sonradan tekrar tekrar üretiliyor.
Le Corbusier, Chandigarh Parlemento Binası
İmgeyi oluşturmak için düşünsel pratikleri kullanmak gerekmektedir. Le
Corbusier, Bir Mimarlığa Doğru adlı kitabında silo yapılarının ne kadar da
işlevsel ve güzel olduğundan bahseder, mimarların siloları yapan mühendisleri
örnek alması gerektiğini belirtir. Sonra Hindistan Chandigarh Parlemento Binası
yapısının çatısındaki başkanlık birimini silo formunda yapar. Bunu yapabilmek
için silo yapılarının anlamlı olduğunu önce kitabında açıklayarak düşünsel
çerçevesini oluşturur sonra uygular.
Le Corbusier, Philips Pavilion
Le corbusier philips pavyoununu hiperbolik paraboloid matematiksel biçiminden etkilenerek yapmıştır.
Peter Eisenman, Holocaust
Peter Eisenman, Holocaust yapısını musevi mezarlığı imgelerinden
esinlenerek yapmıştır. musevi mezarlıkları sıkışık ve karmaşıktır holocaust
yapısında da böyle bir etki yaratılmak istenmiştir.
Herzog de Meuron, Pekin Olimpiyat Stadyumu
Herzog de Meuron’un Pekin Olimpiyat Stadyumu torus topolojik formundan
yol çıkılarak yapılmıştır.
Sonuç olarak çağımız bitimsizce yenilik ve bitimsizce yeni model üretme
çağıdır. Kapitalist sistem sürekli farklı değerler katarak üretimi
tetiklemektir. Yenilik eklenmeyen satılamaz ve batar, imgesel üretim o kadar fazladır
ki imgesel üretim enflasyonu ile karşı karşıyayız diyebiliriz.
Soru: Aldo Rossi ‘arketip’ kavramı ile imge üretimini dondurmaya mı
çalışıyordu?
Cevap: Aynen öyle, Aldo Rossi kendi çağının gerisine gitmeye çalışan
nadir insanlardan biriydi. Azıcık aşım ağrısız başım modelini benimsiyordu. Ah eskiden ne güzeldi diyenler gibi, tokyo
iğrenç bir yer, İstanbul mahfoldu diyenler gibi.. fakat dünyanın gidişatını
tokyo, new york, İstanbul, gaziantep gibi imgeler içinde yüzen şehirler
belirliyor...
11 Mayıs 2012 Cuma
31 Mart 2012 Cumartesi
29 Mart 2012 Perşembe
goes for every of us,,,
533
00:45:24,720 --> 00:45:26,640
Yalnızlıktan korkuyorum,
yalnız olmamaktan korkuyorum.
534
00:45:28,480 --> 00:45:30,520
Şu halimden korkuyorum,
olmadığım,
535
00:45:32,600 --> 00:45:34,240
olabileceğim, asla olamayacağım
şeylerden korkuyorum.
536
00:45:39,240 --> 00:45:41,680
Ömrümün sonuna kadar bu işte
kalmak istemiyorum ama...
537
00:45:48,400 --> 00:45:49,680
ayrılmaktan korkuyorum.
538
00:45:51,000 --> 00:45:53,480
Artık yoruldum, anlıyor musun,
korkmaktan yoruldum.
Frankie_and_Johnny
00:45:24,720 --> 00:45:26,640
Yalnızlıktan korkuyorum,
yalnız olmamaktan korkuyorum.
534
00:45:28,480 --> 00:45:30,520
Şu halimden korkuyorum,
olmadığım,
535
00:45:32,600 --> 00:45:34,240
olabileceğim, asla olamayacağım
şeylerden korkuyorum.
536
00:45:39,240 --> 00:45:41,680
Ömrümün sonuna kadar bu işte
kalmak istemiyorum ama...
537
00:45:48,400 --> 00:45:49,680
ayrılmaktan korkuyorum.
538
00:45:51,000 --> 00:45:53,480
Artık yoruldum, anlıyor musun,
korkmaktan yoruldum.
Frankie_and_Johnny
22 Şubat 2012 Çarşamba
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)