25 Aralık 2010 Cumartesi

''mimarlıkta tasarım iletim ve denetim'' nelere kadirmiş.

orda bir laboratuar var uzakta...


Erdem Aksoy Deneysel Tasarım Laboratuarı:


Mimarlık Laboratuarı'nın temeli 1974 yılında atılmış ve inşaatı 1976 yılında tamamlanmıstır. Mimarlik etkinliklerinde yogunlasan bilimsel yaklasimlarin bir yansimasi olarak ortaya çikan laboratuar, kendi öz kaynaklari yaninda UNDP projesinden de yararlanilarak gerçeklestirilmistir.




Laboratuarin alt katinda sergileme amaciyla panolarin yerlestirildigi bir salon bulunmaktadir. Yaklasik 400 m²yi kaplayan deney alaninda 1/1 ölçekli modeller düzenlenebilir, modeller üç boyutta kolayca hareket edebilir ve farkli biçimlerde aydinlatilarak deney düzenlerinin her açidan fotograf ve filmleri çekilebilir. Yapilan her deney, deney alanini çevreleyen ortak bir galeriden izlenebilir. Bu galeri çevresinde “Akustik”, “Aydinlatma”, “Isisal Çevre” ve “Antropometrik Ölçmeler” gibi özel deney odalari 200 m²lik bir alani kaplamaktadir. Deney alaninda ayrica bir 
Rüzgar Tüneli bulunmaktadir.

Laboratuarin kurulusundan amaç; çevresel etkenler karsisinda kullanici konforuna; yeni malzemelere, yöresel sorunlara, özetle mimaride olasili sorunlara deneysel yolla çözüm aranabilecek durumlara iliskin deneylerin yapilmasi, çevreye sunulacak danismanlik hizmetlerine gerekebilecek ölçekli modellerin hazirlanmasi, bulgularin degerlendirilmesi ve sayisal ölçmelerin gerçeklestirilmesidir. 



Laboratuarın önemini Erdem Aksoy kitabında şöyle açıklamaktadır:[Kendisinin deneysel oratama ne kadar önem verdiğini bu konuyu kitabının son paragrafında işlemesinden anlıyoruz.]




1976 yilinda kurulan Mimarlik Laboratuari 2006 yilinda revize edilmis ve 31.05.2006 gün 3/1 sayili Mimarlik Fakültesi Kurulu karariyla ismi, bölümümüz kurucularindan Prof. Dr. Erdem Aksoy'un ismi verilerek “Erdem Aksoy Deneysel Tasarim Laboratuari” olarak degistirilmistir.

[Kaynak:KTÜ Mimarlık Bölümü İnternet Sitesi]



Şimdilerde ise sevgili laboratuarımız amacının dışında kullanıldığından muhteşem(!) akustiği ile sergi ve konferans dizilerine ev sahipliği yapmaktadır. Rüzgar Tüneli orda öylece sergi panolarının arkasında saklanmaktadır. Onu farkeden öğrencilerin sayısı ise bir elin parmaklarını geçmez. Oysa insanlar 1976'lı yıllarda, bugünün olanaklarından yoksun bir ortamda böyle bir laboratuarda deneyler yaparak yetişmişler. Bugün birçok olanağa sahip olunan bir ortamda, yeni deney ortamlarının yaratılması gerekirken, niçin mevcut laboratuarlar amacı dışında işlere hizmet ediyor? Bugünkü mimarlık piyasasının ihtiyaç duyduğu: sorgulamaktan yoksun, fabrikasyon, neyi niçin yaptığını bilmeyen ve hiç bir zaman mimar olamayacak olan fakat mimar diplomalı insanları yetiştirmek için olsa gerek.


Okuluma sahip çıkabilmek dileğiyle... 




Prof. Erdem Aksoy




Özgeçmis:



Asiye Aksoy ve M.Emin Aksoy'un oglu olarak 29 Ekim 1931 tarihinde Gaziantep'te dogmustur. 1938–1943 tarihleri arasinda Kadiköy/Istanbul'da ilkokula tamamlamistir. 1943–1944 tarihleri arasinda bir yil süreyle “Alman Orta Okul'una” gitmistir. Bundan sonra 1942 yilinda Fransiz “Saint Joseph Kolejine gitmis ve 1952 yilinda Istanbul'da Galatasaray Lisesinden mezun olmustur.
1952 yilinda Istanbul Teknik Üniversitesi Mimarlik Bölümüne kayit olmus ve egitimini kis sömestrsisinde Yüksek Müh. Mimar olarak tamamlamistir. Ayni yil Prof. Kemali Söylemezoglu'nun yaninda Bina Bilgisi ve Tasarim III Kürsüsünde Asistan olmustur. 1959 yili Yaz sömestrsisinde misafir Ögretim üyesi olarak Istanbul'da ders veren Prof. Rolf Gutbrod'un Asistani olmustur.
1959 yilinin güz'ünde ITÜ'den iki yil izinli olarak “Alexander von Humboldt-Vakfi bursu” ile Stuttgart Teknik Üniversitesine gitmistir. 1960–1961 tarihlerinde Stuttgart Teknik Üniversitesinde Prof. Rolf Gutbrod'un yaninda misafir asistan olarak çalisti ve bu zaman zarfinda Ortahacim: Türk Profan (Dünyevi) Mimarisinin Temel Tasarim Prensipleri” konulu doktora çalismasini hazirlamis ve Doktor Mühendis (Dr.Ing.) unvanini almistir. Doktora tezinin yayimlandigi tarih1963'tür.
1965 yilinda esiyle birlikte KTÜ Mimarlik Bölümüne Asistan olarak gelen Erdem Aksoy 1969 yilinda Doçent, 1975 yilinda Profesör olmustur.
1969 ile 1977 yillari arasinda Mimarlik Bölüm Baskanligi, Mimarlik Laboratuari yöneticiligi görevlerini yürütmüstür. 04 Temmuz 1977'de Karadeniz Teknik Üniversitesin seçimle gelen ilk rektörü olmustur. Bu görevi 1982'ye kadar sürmüstür.
Erdem Aksoy pek çok bilimsel organizasyonlar, ulusal seminerler gerçeklestirmis ve bunlarin baskanligini yapmistir. Fransizca, Ingilizce ve Almanca bilen Aksoy, yurt içi ve yurt disinda birçok ülke ve üniversite de seminerlere katilmis, konuk ögretim üyesi olarak görev yapmistir. Çesitli ödülleri de bulunan Aksoy'un çok sayida makale ve bildirisi yaninda bes kitabi da bulunmaktadir.[bana tüm bunları yazdıran da o kitaplardan biri olan 'mimarlıkta tasarım iletim ve denetim' adlı olanıdır.]
[Kaynak:KTÜ Mimarlık Bölümü İnternet Sitesi]

Bir Yazı:

ne bu, insanlık mı?
iki yıl önce özgönül ile erdem aksoy’u dört ay arayla yitirmiştik. geçen hafta ankara’da trabzon’dan, antep’den, samsun’dan, antalya’dan, istanbul’dan kimbilir başka nerelerden insanlar toplandılar onları anmak için. çünkü özgönül’le erdem şu son 60 - 70 yılın (bir bakıma cumhuriyetin) yontusuydular.
bizler, 1930lu yıllarda cumhuriyet coşkusunun içine doğduk. şimdi bile ancak düşü kurulabilen bir eğitim eşitliğinde büyüdük. yerli malcıydık, onurluyduk, güveniyorduk, çalışıyorduk. okuyana, yetişmiş olana arka çıkılıyordu. biz öyle biliyorduk, öyle inanıyorduk.
sonra 1940’ların ilk yarısı... ikinci avrupa savaşı yılları... ekmek karnesi, kaput bezi... kendileri yemeyip bize yediren ablalarımız, ağabeylerimiz, ana-babalarımız...
bu arada elbette kaçakçılar, karaborsacılar...
kırkların ikinci yarısında yeni oluşan yeryüzü dengelerinde yalpalayınca işbirlikçiler, işbirlikçiler, işbirlikçiler. küçük amerikacılar... (alın size amerika...)
1950de halkın göz göre göre aldatılması... demokrasi aldatmacası... nankörlüğü sevmeyen, kendini toplumuna borçlu duyanlarnı 1960larda yol ayrımına gelmeleri...
işte tam bu noktada, türkiye’de ardından almanya’da mimarlık eğitimlerini tamamlayan özgönül’le erdem’in türkiye’ye dönüşleri. istanbul teknik üniversitesi’nin onlara açılan kucağını, sunulan olanakları tepip, trabzon’a, karadeniz üniversitesi’ne mimarlık fakültesini kurmağa gidişleri...
(ama ne üniversite... ilkokuldan bozma sanki...)
bundan ötesi gerçek bir destan! kayada, dalgaların altında bir üniversitenin çiçeklenmesi. ben karadeniz üniversitesini bir “sympozium” nedeniyle tanıdım. her türlü olanaksızlık içinde “üniversiter” eğitim yapılan bir yerdi... öğrenenle öğreten sarmaş dolaş, yürek yüreğe... halkıyla iç içe... rektörü, erdem aksoy’du çünkü...
sonra 12 eylül...
erdem aksoy’un y.ö.k.ün neden kötü olduğunu anlatan k.t.ü bildirgesini kendi elleriyle çankaya’ya götürüşü...
ya sonra?.. bütün “akademik ünvan”larının alınışı... sanki alabilirlermiş gibi... o gün bütün cübbeler çıkarılıp çankaya’ya bırakılmalıydı. elbette ardından hukuk savaşı...
savaşı kazanıp, eliyle kurduğu okula-yuva sandığı yere dönüş... yuvasını kirletenlerin, pisletenlerin ona yaptıkları... dostların (?) güllerinden büyük yaralanma... kimseler dayanamaz buna... ne aile, ne yuva... işte bundan ötürü yazdım bu yazıyı...
bu ne biçim “aydın”lıktır? hala...
neden hiçbir değerimize “sahip” çıkamayız? neden bize gereksinimleri olduğunda yalnız bırakırız? korku-ödleklik mi? aptallık mı, aymazlık mı? bilinçsizlik mi?
bugün de sürüyor bütün bunlar...
dostuna dost olmayı, hem de en gerektiğinde bile bilememek...
yok olmanın sularındayken bile...
karşıdakilerin tvleri var alaca bulaca çeşit çeşit günceleri var, radyoları var... biz ne yapıyoruz?
özgönül’ler, erdem’ler kolay mı yetişiyorlar?
birileri yok edilirken sözüm ona demokratlar, sözüm ona halkçılar, sözüm ona şunlar bunlar neredeler?
ne bu?
insanlık mı? 
cengiz bektaş
[kaynak: ekşi sözlük]

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder