3 Şubat 2010 Çarşamba

ya sonra?

ve şöyle devam etmiş corbücük:)

daha sonra perret kardeşlerin her biri beni adeta ayrı ayrı kamçıladılar. bu güçlü insanlar bana çok eziyet çektirdiler:-yapıtlarıyla hatta bazen tartışmalarda- bana diyorlardı ki: ''hiç bir şey bilmiyorsunuz.'' roman biçemi üzerine yaptığım çalışmalardan sonra anladım ki, mimarlık, biçimlerin uyumlu oranlanmasından ibaret değildir... mimarlık başka bir şeydir... ama ne? bunu henüz tam olarak bilmiyordum. bunun üzerine mekanik okudum, daha sonrada statik, ah o yaz bütün çalışmalarım sırasında çok yoruldum. kaç kez yanılgıdan yanılgıya düştüm. ama bugün modern mimarlık konusundaki bilgimin boşluklarını öfkeyle saptamış bulunuyorum. evet öfkeyle ama aynı zamanda zevkle, çünkü artık doğrunun nerede olduğunu biliyorum, malzemenin içerdiği gücü araştırıyorum. bu çetin ama aynı zamanda güzel bir iş; matematik o denli mantıksal ve kusursuz ki!... magne, italyan rönesansı isimli dersini şimdilerde yeniden verdi. ben de yadsıma yöntemiyle mimarlığın ne olduğunu öğreniyorum. aynı şekilde boennewald da roman-gotik mimarisi dersini yeniden veriyor ve bu bilgilerle de mimarlığın ne olduğu ortaya çıkıyor.

perret'lerin şantiyesinde betonun ne olduğunu görüyorum, ne tür devrimci biçimler gerektirdiğini de.

paris'te geçirdiğim 8 ay bana haykırdı: mantık, gerçeklik, dürüstlük, geçmiş sanatlara yönelik düşleri unut. gözler yukarı, ,ileri! sözcük sözcük, her sözcüğün anlamını vererek söylersek, paris'in dediği şuydu: ''sevmiş olduklarını yak ve yaktıklarının önünde eğil.''

sizler grasset, sauvage, jourdain, paquet ve diğerleri, hepiniz birer yalancısınız.

grasset gerçekliğin modeli, çünkü yalancı siz mimarlığın ne olduğunu bilmiyorsunuz-size gelince, diğer bütün mimarlar siz hem yalancı hem de, evet aptalsınız.

mimar mantıklı bir insan olmalıdır; plastik etki yaratmayı sevmekten kaçınması gerekir, bilime olduğu kadar yüreğinin sesine de kulak veren bir kişi, sanatçı ve bilgin olmalıdır. bunu biliyorum ama sizlerden kimse bana, ''atalarımız kendilerine danışacak kişilerle konuşmasını bilirler'' demedi ki.

mısır mimarlığı böyleydi çünkü din böyleydi ve nihayet malzemeler böyleydi. gizemli din, düz silmeler-mısır tapınağı.

gotik mimarlığı böyleydi çünkü din böyleydi, çünkü malzemeler böyleydi. yayılmacı din ve küçük malzeme-katedral.

yukarıdaki satırları özetlemek için diyebilirim ki, eğer düz silmeler kullanırsak mısır, yunan ya da meksika tapınağı yapabiliriz. eğer küçük malzeme kendini kabul ettirirse katedral kendini kabul ettirir ve katedrali izleyen altı yüzyıl kanıtlanmıştır ki bunun ötesinde hiç bir şey yapılamaz.

yarının sanatından söz ediliyor. bu sanat gerçekleşecek. çünkü insanlık yaşam biçimini ve düşünce tarzını değiştirdi. program yenidir. bu yeni bir bağlamda yeni bir programdır; doğmakta olan yeni bir sanattan söz edilebilir, çünkü bu yeni bağlamı oluşturan demirdir.-yeni bir araç olan demir. bu sanatın doğuşu göz kamaştırıcıdır çünkü aşınmaya mahkum bir malzeme olan demir kullanılarak betonarme yaratılmıştır. şimdiye değin eşine rastlanmamış sonuçlar veren bu buluş, kendisinden yapılan anıtlar(!) sayesinde, halkların tarihine yiğitçe atılmış ilk adımın göstergesi olacaktır.








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder